Son dönemde Türkiye'nin aile ve toplum değerlerini sarsmaya yönelik yapılan organize saldırılar büyük ölçüde arttı. Çocuk ve genç yaştaki kesimlerin zihinlerinde "aile" kavramını aşağılayan marjinal anlayış, toplumu yozlaştırmak için büyük bir çaba içerisine girdi. Uzmanlar eşcinselliğin normalleştirilmeye çalışıldığının ve ailelerinden koparılan kimsesiz çocukların Avrupa'da eşcinsel çiftlere verildiğine dikkat çekti.
Basın yayın organlarının her türlü enstrümanıyla eşcinselliği normalleştirmeye ve özendirmeye başladığını savunan sosyolog Betül Şatır, "Dergilerden sinemalara, sosyal medyadan geleneksel medyaya topyekün bir seferberlik ilan edildi." dedi. Yönetmen Tülay Gökçimen ise, ailelerinden koparılan kimsesiz çocukların Avrupa'da eşcinsel çiftlere verildiğine dikkat çekti.
İletişim araçlarıyla seferber oldular
Aile ve sosyal yaşam konularında önemli eserler veren sosyolog Betül Şatır, "En ezeli zamanlardan beri insanların tekrarladığı günahlardan biri eşcinsellik. Hep var, evet. Ama kısık sesle. Ayıbın gizli olması, yaşanılan suçluluk duygusu, doğru olanın karşısında durmanın belirtisi olarak kuytularda, karanlıklarda, uzaklarda yaşanıyordu. Ama öyle bir şey oldu ki hadise, normal ve sağlıklı yönelimleri olan insanların kendisini hasta hissedeceği, yalnız ve toplumun marjininde kaldığını düşüneceği bir baskıya dönüştü. Basın yayın organları her türlü enstrümanıyla sapkınlık olan bu konuyu normalleştirmeye ve özendirmeye başladılar.
Dergilerden sinemalara, sosyal medyadan geleneksel medyaya topyekün bir seferberlik ilan edildi. Gençleri teşvik edecek tüm argümanları ve ortamları kullanmaya başladılar. Bu durum batağa saplanan, çoğunlukla cinsel anlamda kullanılan kişilerin kurtulma umudunu söndürdüğü gibi istismar ağlarına yeni kurbanların da düşmesine de neden oldu. Bu konuya çözüm olarak önereceğimiz şey; medyanın kadın aile ve çocuk lehine yayınlarını arttırmasıdır. Toplumun menfaatine olan her türlü zehri akıtmaktan vazgeçmesidir. Güzel yayınlar için özendirilmesi, cezalarla yanlışları cilalayarak parlatmasına bir son verilmesi gerekir. Bu; baskın azınlığın ileri sürüldüğü gibi düşünce özgürlüğü değildir. İstismar edilecek insan kitlesini arttırmak, ruh ve beden sağlığının bozulmasını teşvik ederek toplum düzenini bozmaktır" diye konuştu.
Aileyi temelinden dinamitliyor
Uzun yıllardır yurtiçi ve yurtdışında mültecilerle ilgili çalışmalar yürüten Yönetmen, Humanmovieteam yöneticisi Tülay Gökçimen, ailelerinden koparılan mülteci çocukların Avrupa'da eşcinsel çiftlerin yanına evlatlık olarak verildiğini belirterek, "Dünyada neredeyse 30 milyon mülteci çocuk var bunların bir kısmı hem öksüz hem yetim. Büyük bir kısmı da bir ailesi olduğu halde Avrupa'nın öncelikle refakatsiz çocukları ülkelerine alma politikası yüzünden yeni bir hayat kurma gayesiyle tek başlarına yollara düşen çocuklar. Tabi tüm bu çocukların karşısına çıkan pek çok olumsuz durum var.
Örneğin bu çocukların bazılarının eşcinsel ailelere evlatlık olarak verilmesi gibi.Avrupa'daki bazı ülkelerde bu durum yaşanıyor. Bu aile kurumunu kökünden dinamitleyen bir durumdur. Hali hazırda bir ailesi olan bir çocuğun da hiç kimsesi olmayan çocukların da anne ve baba rolünde ayni cinsiyetten insanları görmeleri kesinlikle onların kişiliklerini, psikolojilerini, sosyolojik durumlarını, hayata bakışları, gelecek planlarını tamamıyla olumsuz etkileyen bir durumdur. Hatta bu çocukların uğradığı bir zulümdür. Ve biz çocukların bu duruma düşmemesi için elimizden geleni yapmaya devam edeceği inşallah" dedi.
Sabah