Tehdit mektupları, kundaklama eylemleri ve camilere yönelik saldırılar hala aydınlatılabilmiş değil. Ülke genelinde ibadethaneleri hedef alan binlerce saldırının failleri henüz bulunmadı.
İki yıl önce 4’ü Türk 9 kişinin hayatını kaybettiği Hanau Katliamı’nda güvenlik birimlerinin ihmaline ilişkin sorular da hala cevaplanmadı.
Alman Emniyeti ve Ordusu içindeki aşırı sağ görüşlülerin sayısı ise her geçen gün artıyor.
Almanya, eski Başbakan Angela Merkel döneminde konuyla ilgili bir komisyon kurarak bir adım attı. Aşırı sağ, ırkçılık ve Yahudi düşmanlığıyla mücadele için yaklaşık 90 somut tedbirin yer aldığı bir liste oluşturuldu.
“Toplumumuz için en büyük tehdit, aşırı sağcılıktır.” diyen Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser ise aşırı sağla mücadeleye ilişkin nisan ortasına kadar bir eylem planı hazırlayacağını duyurdu.
Bu adımın, ırkçılık ve Müslüman karşıtlığıyla mücadeleye rehberlik mi edeceği yoksa sadece sözde mi kalacağı merak konusu.
Fransa camileri kapatıyor
Fransa son dönemde Müslümanları ötekileştiren, camileri kapatan uygulamalarıyla tepki topladı. Macron yönetimi, Müslüman sivil toplum kuruluşlarına yönelik baskıyı meşrulaştıran adımlar attı.
İçişleri Bakanı başta olmak üzere hükümetten gelen açıklamalar Fransa’nın çözüme odaklanmadığını ortaya koydu.
Fransa’ya yöneltilen en büyük eleştiri ise; İslam karşıtı davranışların suç unsuru olmaktan çıkartılıyor olması yani ülkede İslam karşıtlığının yasal hale getirilmesi.
Avusturya’da İslam karşıtlığı yüzde 100 arttı
Avusturya’da son yıllarda İslam karşıtı söylem ve eylemler yüzde 100 artış gösterdi.
Camiler başta olmak üzere Müslümanlara ait 632 kurum, dijital haritada fişlendi.
Yapılan bir ankete göre Avusturyalıların yüzde 35’i Müslümanlara yönelik olumsuz görüşlere sahip, yüzde 40’ı ise kendileriyle Müslümanların eşit haklara sahip olmaması gerektiğini düşünüyor.
Hükümetler gereken adımları atmıyor
Hollanda, Norveç, Danimarka, İsviçre gibi ülkelerde de ırkçı ve İslam karşıtı söylemler sıklıkla ortaya çıkıyor.
Hükümetler, güvenlik güçleri ve yargı mensupları gerekli adımları atmıyor.
Şüphelilerin yakalanamaması veya zanlılıların hafif cezalarla kurtulması sorunun çözümüne katkı sunmuyor.
AB vatandaşlarının yüzde 22’sinin Müslümanlara komşuluk etmekten rahatsız olduğuna ilişkin tespit, kıta nüfusunun 5’te birinin bu görüşte olduğu gerçeğini yüze vuruyor.
Bazı politikacıların bu tür saldırılara zemin hazırlayan tutumu ve açıklamaları ise demokrasiyi ve özgürlüğü savunan Avrupa’nın ilkeleriyle örtüşmüyor.