Aydın merkezde yaşayan Fatma Öyken (60), yıllar önce şah damarı tümörü nedeniyle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirlerde birçok hastaneye başvurdu. Hiçbir olumlu netice alamayan Öyken, Almanya'da da doktorlara başvurdu. Oradaki doktorlardan da olumlu bir netice alamayan Öyken, yaklaşık 2 ay önce İzmir'deki bir üniversite hastanesinde yattı. Öyken, burada karşılaştığı ‘masada kalırsın, felç olursun, çeneni yaracağız' söylemlerinin ardından son çare olarak geldiği Lokman Hekim Van Hastanesinde geçirdiği başarılı ameliyatla sağlığına kavuştu.
Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklamada bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Halil Başel, hastaya yıllar önce şah damarında glumos tümörü tanısı konulduğunu ancak gittiği hiçbir hastanede tümörün çıkarılmadığını ifade etti. Hastanın iki üniversitede masaya yatırıldığı halde ameliyat edilemediğini dile getiren Başel, “Hastaya tümörün Türkiye'deki birçok merkezde çıkarılamayacağı söylendiği için hastamız, son çare Almanya'ya gitmiş ve orada da bu tümörün çıkarılması durumunda hastada ciddi yan etkiler olacağı söylenmiş. Onun üzerine hasta umudunu kesmiş ve evde beklemeye devam etmiş. Tümör sürekli büyüdüğü için hastamız yemek yememeye, konuşamamaya ve nefes alamamaya başlayınca yine bir arayış içerisine girmişler. Bize ulaşmadan önce bir iki hastamızın sosyal medyadan telefonlarını bulup görüşmüşler. Biraz cesaret alınca da beni aradılar ve sonuçlarını gönderdiler. Bizim de çok zorlandığımız bir ameliyat oldu. Boyunda yaklaşık 10 santimden daha büyük ve şah damarını tamamen içine alan büyük bir kitle vardı. En zorlandığımız ameliyatlardan biri oldu ama Allah'a şükür hastamızda hiçbir yan etki gelişmeden, hatta ameliyat öncesi ve sonrası muayenelerinde hiçbir fark olmadan ameliyatını bitirdik. Şu anda hastamız taburcu aşamasına geldi” dedi.
Lokman Hekim Van Hastanesi olarak tümör beynin içine yayılmadığı sürece her türlü şah damarı tümörünü çıkaracak durumda olduklarını vurgulayan Başel, “Hasta daha önce iki kez ameliyata alınmış, cildi açılmış, tümör görülünce ameliyattan vazgeçilmiş. Avrupa'nın tıpta en ileri ülkesi Almanya'da da bu ameliyatın gerçekleştirilemeyeceği söylenmiş. Hastamız bize geldi. Biz tetkiklerini, filmlerini yaptık. Kendisine bilgi de verdik. Allah'a şükür ameliyatı yaptık ve sağlıklı bir şekilde hastamızı taburcu ediyoruz. Böyle bir tümörü çıkarmaktan dolayı çok mutluyuz” ifadelerini kullandı.
"Bir meyve suyu içtim dünyalar benim oldu"
Yaklaşık 44 yıldır bu sıkıntıyla yaşadığını belirten Fatma Öyken ise “Çok doktora gittim ama bir çare bulunamadı. Benim küçük kızım internetten buldu Halil Başel hocamızı. Halil Bey, doktor değil bir baba. Önce bizi ruhen tedavi etti. Ondan sonra rahatlıkla ameliyata girdim ama İzmir'de çenemin yarılacağını, felçli kalkarsın dediler. İyi ki Van'a gelmişiz. Van'a geleceğiz diye çok tepki aldık ama çok yanlış düşünen insanlar var. Ben çok mutluyum. Hele bir meyve suyu içtim, dünyalar benim oldu. Allah, Halil hocamdan razı olsun” dedi.
Fatma Öyken'in eşi Osman Öyken de eşinin 1985'te ilk ameliyatını yaptırdıklarını ama hastalığın nüksetmesi sonucunda 1986 yılında tekrar ameliyata alındığını ifade ederek, “Eşimin şahdamarına sarılı tümörü görünce bu ameliyat imkansız deyip kapattılar. Almanya'da dahi bu ameliyatın başarılı olamayacağını söylediler. Bugüne kadar çok üniversite dolaştık en son iki ay önce İzmir'de bir üniversitede eşim yattı. Bize ‘çene kemiği ayrılacak, felç veya masada kalabilir, isterseniz birkaç yer dolaşın gelin, ondan sonra karar verin' dediler. Küçük kızım burayı buldu ve ‘Baba biz buraya gideceğiz' dedi. Benim gönlüm istemedi. Hatta birkaç kişi ‘Ne işiniz var Van'da? Cenazeyi buraya mı getireceksiniz' dediler. Ben de bu korku haliyle geldim. Allah doktorumuzdan, hastane yetkililerinden razı olsun” diye konuştu.
Fatma Öyken'in kızı Tülay Korak ise annesinin 44 senedir bu rahatsızlığı çektiğini belirterek, “Gitmediğimiz hiçbir yer kalmadı. Benim annem artık hastalığının son aşamasına gelmeye başlamıştı. İzmir'de 14 gün hastanede yattı. En son tahlil sonuçlarında çenesinin kesileceği, yüzde 90 felç ya da masada kalabileceği söylendi. Ama biz bu tepkiyi her yerde duyuyorduk. En son kız kardeşim internette Halil hocamı buldu. Bu konuda çok tepki aldık. İzmir, İstanbul, Ankara varken neden Van denildi. Doğu ile batı arsında çok fark var. Van'da her şeyden öte ‘doktoruz' diye kabaranı görmedik. Halil hocam her zaman yanımızda oldu. İlk başta zaten ruhen bizi rahatlattı. Allah kendisinden ve ekibinden razı olsun” şeklinde konuştu.