ZÜRİH - İsviçre’de elektrikli araç kullanımı artmaya devam ederken, elektrikli araçların gelecekte tek çözüm olup olmadığı konusunda tartışmalar sürüyor. İsviçre’de satılan her dört araçtan biri artık elektrikli veya hibrit olmasına rağmen, birçok İsviçreli elektrikli araçların geleceğin ulaşım çözümü olup olmadığı konusunda şüphe taşıyor. Elektrikli araçlar, düşük karbon salınımları ve çevre dostu yapılarıyla cazip görünse de, halk arasında çeşitli endişeler bulunuyor.

Bu endişelerin başında, elektrikli araçların şarj altyapısının yetersizliği geliyor. Özellikle hızlı şarj istasyonlarının sayısının düşük olması, uzun yolculuklarda sürücüleri zorlayabilir. Aynı zamanda, şarj maliyetlerinin evde yapılan şarjlara kıyasla iki-üç kat daha pahalı olması, elektrikli araç sahiplerini ekonomik açıdan zorlayabiliyor. Örneğin, halka açık şarj istasyonlarında şarj maliyeti kilovat saat başına 0,79 İsviçre Frangına kadar çıkabiliyor ve bu durum araç sahiplerinin maliyet hesaplarını yeniden gözden geçirmesine neden oluyor.

Elektrikli araçların vergiden muafiyetinin sona ermesi de tartışmalara yol açan bir diğer konu. 2024 itibarıyla İsviçre, elektrikli araçlardan normal araç vergisi alacak. Bu değişiklik, elektrikli araçların ekonomik avantajını bir ölçüde azaltarak, geçiş sürecinde maliyetlerin artabileceği yönünde endişelere yol açıyor. İsviçre Hükümeti, elektrikli araçların artık daha geniş kitlelerce erişilebilir olduğunu ve bu nedenle özel vergi muafiyetine gerek kalmadığını belirtiyor.

Elektrikli araçların İsviçre’deki geleceği, yalnızca çevresel faydaları değil, aynı zamanda altyapı ve ekonomik yönleriyle de tartışılıyor. İsviçre’nin elektrikli araç kullanımını teşvik etmek için daha fazla şarj istasyonu yatırımı yapması ve halkın maliyet kaygılarına yönelik çözümler sunması, bu tartışmaların seyrini belirleyebilir. İsviçre’nin, 2025 yılına kadar yeni araç kayıtlarının %50’sinin elektrikli olması hedefi bulunuyor, ancak altyapı ve maliyet konularındaki endişeler bu hedefe ulaşılmasını zorlaştırabilir.