Diyanet’ten ‘Gün, Teröre Karşı Yekvücut Olma Günüdür’ konulu cuma hutbesi
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan "Gün, Teröre Karşı Yekvücut Olma Günüdür" konulu cuma hutbesinde....
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan "Gün, Teröre Karşı Yekvücut Olma Günüdür" konulu cuma hutbesinde adı, yöntemi, zihniyeti, görünüşü farklı olsa da varlığımıza kast eden her türlü terörün gayesinin birlik, beraberlik ve kardeşliği zedelemek olduğu kaydedildi.
Türkiye genelindeki tüm camilerde Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan "Gün, Teröre Karşı Yekvücut Olma Günüdür" konulu cuma hutbesi okundu. Hutbede geçtiğimiz hafta İstanbul’da, dün de İzmir’de menfur terör saldırılarına maruz kalındığı belirtilerek, “Yitirdiğimiz masum canlarla yüreklerimiz bir kez daha yandı. Hayatını kaybedenlere yüce Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin ve insanlık ailesinin başı sağolsun. Bu minberlerden her zaman ifade edildiği gibi bizim inancımızda her insan saygındır. Her insanın hayat hakkı kutsaldır. Canı, malı, şeref ve haysiyeti dokunulmazdır. Kur’an-ı Kerim’de 'Kim, bir cana kıyarsa bütün insanları katletmiş gibidir' buyrulmaktadır. Yüce dinimiz İslam’ın ana gayesi, insana hayat vermektir. Canı can kılmaktır. Cana can katmaktır. Bilinmelidir ki adı, yöntemi, zihniyeti, görünüşü farklı olsa da varlığımıza kast eden her türlü terörün gayesi aynıdır. Birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi zedelemektir. Birer zenginlik vesilesi olan farklılıklarımızla bir arada huzur içinde yaşama kültürümüzü yok etmektir. Terörün gayesi, kalplerimizi fitne ve fesadın, kin ve nefretin, şiddet ve husumetin karanlıklarına esir etmektir. Bizleri çatışma ve huzursuzluk girdabına sürüklemektir. Gücümüzü zayıflatmaktır. İstikbale dair ümitlerimizi tüketmektir” denildi.
“Rabbimizin, Hucurât Suresi'nde bizlere öğrettiği ahlâki ilkelere ne kadar da muhtacız”
"İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçlerde Rabbimizin, Hucurât Suresi'nde bizlere öğrettiği ahlâki ilkelere ne kadar da muhtacız" ifadesinin yer aldığı hutbede şunlar kaydedildi:
“Bu ilkelerden birincisi 'araştırınız' emridir. Rabbimiz, 'Ey iman edenler! Güvenilir olmayan biri size haber getirdiğinde o haberin doğruluğunu iyice araştırın' buyurmaktadır. Bizlere gelen bir haberi araştırıp soruşturmadan, gerçekliğini tespit etmeden onu doğru kabul etmek bizleri yanlış sonuçlara götürebilir. Böyle bir tutum, istenmeyen durumlara, fitne ve fesada sebebiyet verebilir. Neticede yaptığımıza pişman oluruz. İkinci ahlâkî ilke emriyle ıslah edici olmaktır. İnsanlar arasında yaşanan sorunları çözüme kavuşturmaktır. İfsat edici ve yıkıcı değil, yapıcı ve onarıcı; ayrıştırıcı ve bölücü değil, birleştirici ve bütünleştirici olmaktır. Kin, nefret ve şiddetin karanlıklarına karşı sevgi, muhabbet ve kardeşliğin gücünü el birliğiyle hâkim kılmaktır. Tefrika ve çatışmanın bataklığını hep birlikte kurutmaktır. Üçüncü ahlaki ilke yani 'adil olunuz' emriyle adaleti yüceltmektir. Hiçbir koşulda hak ve hukuktan, sadakat ve doğruluktan asla ayrılmamaktır. Hucurât Suresi’nin bize öğrettiği dördüncü ahlâkî ilke ise yani 'alay etmeyiniz' emridir. Hiç kimseyi hor ve hakir görmemektir. Âdem ve Havva’nın çocukları olarak aynı özden yaratıldığımızı hiçbir zaman unutmamaktır. Beşinci ahlaki ilke, emriyle birbirimizi karalamaktan kaçınmaktır. Küçük bir işaretle veya ima ile de olsa karşımızdakini rencide etmekten sakınmaktır. İnsan onur ve haysiyetini zedeleyecek her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmaktır. Altıncı ahlaki ilke, yani 'Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız. Birbirinize lakap takmayınız' emridir. Zira tıpkı insanın kendisi gibi ismi, şerefi ve itibarı da saygıya layıktır, mükerremdir. Hucurât Suresi'nin bize öğrettiği yedinci ahlaki ilke, yani birbirimiz hakkında yerli yersiz zanda bulunmaktan kaçınmaktır. Çünkü insanlar hakkındaki zan çoğu kez kişiyi yanıltır, günaha sevk eder. Yanlış anlaşılmalara, huzursuzluklara sebebiyet verir. Sekizinci ahlaki ilke, emridir. Yani başkalarının kusurlarını, eksiklerini araştırmaktan sakınmaktır. Başkalarının mahrem hallerini ifşa etmeye kalkışmamaktır. Bize düşen asıl görevin kendi hata ve kusurlarımızı gidermek olduğunu unutmamaktır. Dokuzuncu ahlaki ilke ise, yani 'Birbirinizin gıybetini yapmayınız. Birbirinizi arkadan çekiştirmeyiniz' emridir. Zira bize düşen, yokluğunda dahi kardeşimizin hak ve hukukunu gözetmektir. Onun varlığını kendi varlığımız gibi görmektir. Haysiyetini kendi haysiyetimiz bilmektir. Yüce Rabbimiz, bizleri bu ilkelere riayet edenlerden eylesin. Bizleri Kur’an’ın ve Peygamberimizin ahlakı ile ahlaklananlardan eylesin. Rabbimiz, milletimizin birlik ve beraberliğine kast edenlere fırsat vermesin. Rabbimiz, mazlumların umudu olan ülkemize ve milletimize zeval vermesin."
Bu haber toplam 2042 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.