Büyükelçi: "Mutlaka aktif siyasete atılın"
Aile, ekonomi, iki ülke arasındaki ilişkiler ve ilginç konuların masaya yatırıldığı röportajda Büyükelçi Gücük gençlere mutlaka aktif siyasete atılın çağrısında bulund
Röportaj: Cemil Baysal
BERN- İsviçre'de Ağustos ayında göreve başlayan Bern Büyükelçisi Mehmet Tuğrul Gücük, İsviçre'de yaşayan vatandaşlarımızı ilgilendiren bir çok konudaki soruyu aydınlatarak 2015 yılına girerken önemli mesajlar Verdi
Post:İsviçre ile Türkiye arasında (Osmanlı Dönemi dâhil) yüzyılı aşkın süredir diplomatik ilişkiler devam ediyor. Büyükelçiliğiniz döneminde hangi konulara ağırlık vereceksiniz?
Sizin de vurguladığınız gibi, Türkiye ile İsviçre arasında tarihten gelen, köklü dostluğa ve karşılıklı çıkarlara dayanan ilişkiler mevcuttur. Cumhuriyetimizin kuruluş sürecinde dönüm noktası olan Lozan Antlaşması'nın müzakerelerinin İsviçre'nin ev sahipliğinde yapılmış olması, Türk Medeni Kanunu'nun İsviçre Medeni Kanunu'ndan esinlenerek hazırlanmış olması, ayrıca stratejik öneme haiz Türk Boğazlarının rejimine yönelik Montrö Sözleşmesi'nin İsviçre'de imzalanmış olması, İsviçre'nin yakın Türk tarihindeki yerini gözler önüne sermektedir. Son yıllarda gerçekleşen üst düzey ziyaretlerle ilişkilerin yeni bir ivme kazandığı da gözlemlenmektedir. İsviçre Türk toplumu iki ülke arasında sağlam bir dostluk köprüsü işlevi görmektedir. İkili ilişkilerin yanısıra, ortak ilgi alanlarının sözkonusu olduğu bölgesel ve uluslararası gelişmeler bağlamında çok taraflı platformlarda da işbirliği içindeyiz. Dünyanın 16., Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi konumundaki ülkemiz ile İsviçre arasındaki ikili ilişkileri önümüzdeki dönemde daha ileri taşımak için gereken çabayı göstereceğim.
- Türkiye İle birçok yabancı ülke arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları bulunuyor. 1925 yılından bu yana İsviçre'de büyükelçiliğimiz bulunmasına rağmen İsviçre ile aramızda böyle bir anlaşma bulunmuyor. Bu konuda bir girişiminiz olacak mı?
Sizin de dile getirdiğiniz üzere, 1899-1900 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nun Brüksel'deki Elçisinin İsviçre nezdinde görevlendirilmesi ile başlayan diplomatik ilişkilerimiz Cumhuriyetin ilanından sonra Maslahatgüzar seviyesinde yürütülmüş ve ilk Elçi Mehmet Münir Ertegün'ün güven mektubunu sunduğu 1925 yılında iki ülke arasında bir "Dostluk Anlaşması" da imzalanmıştır.
İsviçre'de kültürel konuların Kantonların yetkisine bırakılması nedeniyle iki ülke arasında bir kültür işbirliği anlaşması bulunmamakla birlikte, kültürel alandaki işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin olarak ilgili birimler arasında bir anlaşma ya da mutabakat muhtırası imzalanmasına yönelik çalışmalar ile kültürel varlıkların iadesine ilişkin anlaşmanın müzakereleri sürdürülmektedir.
Post:2015 yılında yapılacak genel seçimlerde İsviçre'de yaşayan vatandaşlarımız da oy kullanacaklar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanılan aksaklıkların giderilmesi için herhangi bir çalışma yapıldı mı? Sandık sayısının arttırılması, oy kullanma süresinin uzatılması gibi?
-Vatandaşlarımızın bulundukları ülkenin yanısıra Türkiye'nin siyasi yaşamında da oy kullanmak suretiyle söz sahibi olmaları önemlidir. 2014 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Büyükelçiliğimiz ve Başkonsolosluklarımızdaki oy kullanma oranı maalesef % 10'da kalmıştır. Önümüzdeki yıl düzenlenecek genel seçimlerde bu oy oranının yükseltilebilmesi için hepimizin çaba göstermesi gerekmektedir. Bu çerçevede, ilgili kurumlarımız tarafından, tüm dış temsilciliklerimizle bilistişare çalışmalar yürütülmektedir.
Post:Yıllar ilerledikçe emekli vatandaşlarımızın sayısı artıyor. Buradaki bağları nedeniyle emekli vatandaşlarımız yaşamlarını biraz anavatanda biraz İsviçre'de geçiriyorlar. Ancak kendi özel aracıyla Türkiye'ye gittiklerinde belli süre sonra çıkış yapmak zorunda olduklarından dert yanmaktalar. Ve bir sonraki seyahatlerinde belli bir süre giriş yapamamaktan şikâyetçiler. Bu konuda sürenin 2 yıla çıkarılması gibi bir çalışmanın olduğunu biliyorum. Son durum nedir acaba?
-Ülkemiz Gümrük mevzuatı uyarınca kişinin taşıtı ile birlikte Türkiye'de kalabileceği azami süre 180 gün olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, yurtdışından emekli olanlar için özel bir düzenleme yapılmak suretiyle bu süre 360 güne çıkarılmıştır. Ancak bu süreler, kişinin ve taşıtının kesintisiz olarak 185 gün yurtdışında bulunması halinde verilmektedir. Bu konudaki olabilecek gelişmelere ilişkin bilgiler Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız tarfından kamuoyuna duyurulacaktır.
Bern Büyükelçisi Mehmet Tuğrul Gücük (solda) arkadaşımız Cemil Baysal'ın sorularını yanıtladı. |
Post: En son "Torba Yasa" Meclis'te oylandı. Gurbetçi diye tanımlanan Avrupalı Türkler torba yasa içinde kendilerini ilgilendiren onaylanan yasa tekliflerinin aydınlatılmamasından şikayetçi. Torba yasa içinde mecliste onaylanan haliyle Avrupa Türklerini direkt ilgilendiren yasa teklifleri kısa başlıklarla nelerdir?
-11.09.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunda Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren bazı maddeler de bulunmaktadır. Daha önceki uygulamada, Türkiye'de emekli olmak isteyen vatandaşlarımız, eğer Türkiye'de hiç fiili çalışmaları yoksa yurtdışındaki işe başlama tarihlerinin Türkiye'de işe başlama tarihi olarak kabul edilmesi mümkün olamıyordu. Bahsekonu Kanun değişikliğiyle, 18 yaşından itibaren geçerli olmak üzere, vatandaşlarımızın, ülkemizle Sosyal Güvenlik Anlaşması mevcut olan ülkelerde, Anlaşma'da bu konuda mevcut hükümlere bağlı olarak işe başlama tarihlerinin Türkiye'de de işe başlama tarihi olarak kabul edilmesi mümkün olmuştur.
Yeni düzenleme ile ayrıca, doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve bunların 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28'inci maddesinde belirtilen altsoylarına verilen ve söz konusu maddede belirtilen haklardan faydalanabileceklerini gösteren resmî belge olan "Mavi kart" sahiplerinin, bulundukları ülke vatandaşlığına geçmeden önce Türk vatandaşı olarak geçen sürelerini Türk vatandaşları gibi borçlanmaları mümkün olacaktır. Ancak bahsekonu kişilerin "Mavi kart" aldıktan sonra geçen süreleri borçlanamaları mümkün değildir.
Vatandaşlarımızın, başvuruda bulunmadan önce emeklilik konularında ayrıntılı bilgi almak üzere Büyükelçiliğimiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşavirliği ve Zürih Başkonsolosluğumuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliği'yle temas etmeleri yararlı olacaktır.
Post: Artan yabancı karşıtlığı ile gün geçtikce çocuklarımız meslek yeri bulmada ve işini kaybeden ileri yaş vatandaşlarımız iş bulmakta sorun yaşıyor. Sosyal daireler ve işssizlik parası ile geçimini sürdürenler arasında malesef bizim vatandaşlarımızın sayısı oldukca fazla. Vatandaşlarımızın sorunları 20-30 yıl öncesine göre konjuktürel şartlarla beraber değişiyor. Bu konumdaki vatandaşların iş bulmada, meslek yeri bulmada kendilerini sahipsiz görmemeleri için yol gösteren rehberlik yapan yasaları aydınlatan danışabilecekleri danışma noktaları var mıdır?
-İsviçre'de istihdam pazarına dışarıdan katılan genelde vasıflı işgücü potansiyeli bu ülkede yaşayan ve yeterli mesleki eğitim almamış göçmen işçiler arasında işsizliğin artmasına neden olmaktadır. İsviçre'de işsizlik ortalaması genel nüfusa oranla % 3,1 seviyesinde olup bunun % 54'ünü İsviçreliler %46'sını ise yabancılar oluşturmaktadır. İşçi Bulma Kurumu'na kayıtlı vatandaşlarımız arasındaki işsizlik oranı ise (çifte vatandaşlar hariç) %3,7 civarındadır. Bunun yanısıra işsizlik parası, sosyal yardım ve muhtaçlık ödenekleri ile geçinmeye çalışan vatandaşlarımızın da bulunduğu gözlemlenmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşavirliğimiz ve Zürih Başkonsolosluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliğimiz, görev bölgemizdeki vatandaşlarımızca kurulan dernekler ve İsviçre Sosyal Güvenlik kuruluşları ile eşgüdüm içerisinde düzenledikleri bilgilendirme toplantılarında hem vatandaşlarımızın güncel sorunlarını dinleyip çözüm önerileri sunmakta, sorun ve taleplerini yetkili kurumlara iletmektedir.
Diğer yandan, bahsekonu çalışmalar kapsamında vatandaşlarımız, özellikle çocukların genel ve mesleki eğitimleri, iş bulma ve iş hayatında karşılaşılabilecek sorunlar konularında bilgilendirilmekte, bunun yanı sıra uzun süre işsiz kalmış vatandaşlarımız, çalışma hayatına yeniden kazandırılmaları için mesleki tekâmül eğitimleri hakkında aydınlatılmaktadır.
Staj ve çıraklık kadrolarına istihdam edilirken öğrencilerin dil bilgisi, derslerindeki başarı oranı ve devamsızlık durumu gibi unsurlar dikkate alındığı cihetle, istihdam pazarında iş gücümüzün rekabet edebilir seviyeye erişmesi ve gençlerimizin mesleki staj ve çıraklık haklarını daha kolay bir şekilde elde edebilmeleri için öğrenimin ilk aşamalarında hem kendi ana dillerini hem de ülke dilini iyi bir şekilde öğrenmeleri de önem taşımaktadır. Mesleki eğitim ve iş bulma konularında vatandaşlarımız Müşavirlik ve Ataşeliğimize başvurarak daha ayrıntılı bilgi alabilirler.
Post:İsviçre'de yaşayan Türk toplumunun hangi konumda olmasını istersiniz. Nasıl bir Türk toplumu özlüyorsunuz? İsviçre'de Türk toplumunun yüksek eğitim seviyeleri diğer yabancılara nazaran çok gerilerde. Bu konuda bir çalışmanız olacak mı? Neler yapılmalı?
-İsviçre'deki vatandaşlarımızın hayatın neredeyse her alanında göstermekte oldukları başarı ve İsviçre toplumu içerisinde elde ettikleri saygın konum bizler için bir gurur vesilesi olmakla birlikte, hedeflediğimiz noktada olamadığımız da bir gerçek. Ancak bu bir kader değil. Gözlemlerime göre; İsviçre Türk Toplumu eğitim konusunda oldukça duyarlı ve eğitimin önemini kavramış bir toplum. Biz çok daha iyi yerlere gelebilecek bir kapasiteye sahibiz. Ancak bu kapasitemizi ortaya koyabilmek için vatandaşlarımızın "daha yüksek eğitimli bir Türk toplumuna sahip olma" ülküsüne sıkı sıkıya inanması ve bu hususta elinden gelen çabayı göstermesi gerekiyor. Öncelikle anne-babalarımızın çocuklarının eğitimiyle çok daha yakından ilgilenmeleri, bulundukları ülkenin eğitim sistemini iyi öğrenmeleri ve sistemin kendilerine sağladığı imkanları ve yüklediği sorumlulukları iyi bilmeleri gerekmektedir. Bunlar yapılabildiği zaman sorun kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Benim anne-babalara tavsiyem önce çocuklarına, mümkünse örnek oluşturmak suretiyle kitap okuma alışkanlığı kazandırmaları, gerekirse ve imkanları dahilinde, çocuğun okul hayatını etkileyecek özellikle Almanca, Fransızca, Matematik gibi derslerden takviye dersler aldırmalarıdır. Bu durumda başarı kendiliğinden gelecektir. Bunu sayıları her geçen gün artmakta olan yüksek eğitimli vatandaşlarımızdan da görebiliyoruz. Bu husus geleceğe daha güvenle bakabilmemize imkan sağlıyor.
Ben çocuklarımızın öncelikle İsviçre'de okuyabilecekleri en yüksek seviyeye kadar devam etmelerini de tavsiye ediyorum. Bununla birlikte burada lise (gymnasium) ve üniversite okuma imkanı bulamayan gençlerimiz için de MEB Batı Avrupa Programı Açık Öğretim Lisesi ve Ortaokulu ile Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi'nde okuma imkanları mevcuttur. Bu okulların sınavları artık Bern'de de yapılıyor. İsteyen öğrencilerimiz kayıtlarını yaptırarak İsviçre'den ayrılmadan Türk eğitim sistemine göre öğrenimlerine devam edebilirler. Bu imkanı yurtdışında yaşayan vatandaşlarına sunan Türkiye'den başka ikinci bir ülke de yok. Vatandaşlarımızın bu imkanı iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Ayrıca liseyi (açık lise dahil) burada bitiren vatandaşlarımızın kendilerine ayrılan özel kontenjandan Uluslararası Öğrenci Statüsü'nde Türkiye'de üniversite okumaları da mümkün. Geçtiğimiz yıl İstanbul ve Ondokuzmayıs Üniversiteleri Bern'e gelerek giriş sınavlarını burada yaptılar. Bu sene de bu imkanlar devam edecek. Sözün kısası devletimizin sunduğu bir çok imkan var, yeter ki vatandaşlarımız bu yönde daha fazla arzu ve çaba göstersin. Bu noktada, sözkonusu öğrenim imkânlarından faydalanmada Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılmış olmanın da önemli bir katkı sağlayacağını önemle vurgulamak isterim.
Post: İsviçre'de Diyanet İşlerine bağlı olmayıp hizmet veren ve ülkemizin bölünmez bütünlüğüne inanan, vatanını, milletini, bayrağını seven kuruluşlar var. Bu kuruluşların mescitlerinde maalesef din görevlisi bulunmuyor. Acaba Diyanetin bu tür yerlere din görevlisi atama durumu olamaz mı?
-Bildiğiniz üzere, Diyanet İşleri Başkanlığımız, farklı ülkelerde yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın, bu ülkelerin koşulları çerçevesinde, özellikle ihtiyaç duydukları din eğitim ve hizmetlerinden faydalanabilmelerini teminen yurtdışına uzun süreli din görevlileri göndermektedir. Bu çerçevede halen İsviçre'de 39 uzun süreli din görevlimiz bulunmaktadır. Öte yandan, sivil toplum kuruluşlarımızın vaki talepleri doğrultusunda, bir derneğimize bağlı olarak faaliyet gösteren Uri, Zürih ve Luzern'deki camilerde de uzun süreli din görevlisi görevlendirilmesi mümkün olmuştur. Görev bölgemizdeki derneklerimizin bu tür taleplerini Din Hizmetleri Müşavirliğimize iletmeleri halinde imkânlar çerçevesinde gereğine tevessül edilecektir.
Post: İsviçre ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek, Türk mallarının İsviçre pazarında yer alabilmesi için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Fuar, karşılıklı ziyaretler gibi bir etkinlik olabilir mi?
Türkiye ile İsviçre arasındaki dış ticaret hacmi 10 yıl önce 3 milyar dolar seviyesindeyken 2013 yılına geldiğimizde 10,7 milyar dolara ulaşmıştır. 2013 yılında iki ülke arasındaki ana ticaret kalemini oluşturan altın ve değerli madenler ticaret hacminin büyümesine neden olmuştur. 2012'nin aynı dönemine oranla %198 artan altın ithalatımız nedeniyle ithalatımız toplam 9,6 milyar dolara ulaşırken, ihracatımız 1 milyar doları bulmuştur. Toplam ithalat rakamının neredeyse % 80'i yalnızca altın ithalatından kaynaklanmaktadır. Altın dışı ithalat toplamı ise 2 milyar dolar düzeyindedir.
2014 yılının Ocak-Eylül döneminde ise ihracatımız ve ithalatımız 3'er milyar dolar, toplam ticaret hacmi ise 6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesini teminen altın ve değerli madenler tutarını ikili ticaret rakamlarından çıkardığımızda, 2013 yılında 800 milyon dolar düzeyinde ihracatımız ve 2 milyar dolar düzeyinde de ithalatımız olmak üzere toplam 2,8 milyar dolar ticaret hacmi karşımıza çıkmaktadır.
Ülkemizin İsviçre'ye ihracatında potansiyeli haiz ürünler Ekonomi Bakanlığımızca tespit edilmiştir. Bu kapsamda, İsviçre'ye ihracatta ülkemizin en çok potansiyele sahip tarım ve gıda ürünleri arasında kuru incir, kuru üzüm, kuru kayısı, bisküvi, gofret, baklava vb. şekerli ve unlu mamuller, makarna, kakaolu mamuller, dondurulmuş mamuller, sert kabuklu meyveler, yaş meyve ve sebzeler yer almaktadır.
Sanayi ürünleri arasında ise dozajlı ilaç karışımları, tişört, kamyonlar ve yük taşıma araçları, yatak örtüsü, masa örtüsü, televizyon, kadın takım elbise, çorap, alüminyum çubuk ve profiller ile otomobiller başta gelmektedir.
Büyükelçiliğimiz ve Ticaret Müşavirliğimizce pazara giriş faaliyetleri yürütülmekte, İsviçre'deki sektöre özel ve kantonal odalar ile yakın işbirliği ortaya konmakta ve Türk firmalarının pazara girişini kolaylaştırmak için her türlü destek sağlanmaktadır. Aynı amaçla, İsviçre'nin Küresel Girişim Kuruluşu (Switzerland Global Enterprise-SGE) ile yakın işbirliği içerisinde çalışılmaya devam edilmektedir.
Anılan faaliyetler kapsamında İsviçreli işadamları ve büyük zincir dağıtım kuruluşları Türkiye'de uluslararası çapta gerçekleşen fuarlara alım heyeti kapsamında davet edilmekte, iki ülke firmaları arasında ticareti arttırıcı doğrudan görüşmeler yapılması için ortam oluşturulmaktadır. Ticaret Müşavirliğimizce önümüzdeki dönemde İsviçre'ye başta gıda ve tarım ürünleri ile makina ve ekipman olmak üzere çeşitli sektörlerde ticaret heyet ziyaretleri düzenlenmesi de öngörülmektedir.
Firmalarımıza ayrıca fuar katılımlarına ilişkin finansal destek de sağlanmaktadır. Ekonomi Bakanlığımızın Yurtdışında Desteklenecek Bireysel Fuarlar listesinde 2012 yılında İsviçre'de düzenlenen 22 fuar, 2013 yılında 16 Fuar ve 2014 yılında Cenevre, Basel ve Lozan'da düzenlenen toplam 6 fuar bireysel destek kapsamında yer almıştır. Bireysel desek kapsamındaki fuarlara ilişkin ayrıntılı bilgiye https://www.ekonomi.gov.tr/index.cfm?sayfa=bireyselFuarlar adresi üzerinden de ulaşılabilmektedir.
Büyükelçiliğimizce, İsviçre pazarına girmeyi hedefleyen şirketlerimize her türlü destek sağlanmaktadır. Ticaret Müşavirliğimizin e-posta adresine ([email protected]) her gün çok sayıda talep iletilmekte ve her bir talep Müşavirliğimizce titiz ve dikkatli bir şekilde incelenerek cevaplanmaktadır. Bu kapsamda, ürüne özel pazara giriş araştırması ve ithalatçı firma bilgisinden ürünlerin ithalatında izlenmesi gereken prosedürler, gümrük vergisi ve kota bilgileri ve dikkat edilmesi gereken diğer hususlara ilişkin bilgi talepleri çok kısa bir zaman içerisinde karşılanmaktadır.
Post: Avrupa'nın birçok ülkesinde olan vatandaşlarımızın çocukları gibi İsviçre'de doğup büyüyen çocuklarımız Türkçeyi okuyup yazma konusunda ciddi eksiklikleri var. Bu konuda Türkiye Devleti olarak bu çocuklarımızın dillerinin gelişmesiyle ilgili bir çalışma olabilir mi?
-Bildiğiniz üzere ülkemiz tarafından birçok ülkede olduğu gibi İsviçre'de de Türkçe ve Türk Kültürü dersleri düzenliyor. Bu dersler gönüllük esasına dayalı ve ücretsiz olup, ders kitapları da Türkiye'den gönderilip ücretsiz olarak çocuklarımıza dağıtılmaktadır. Buna rağmen Türkçe ve Türk Kültürü anadil derslerine katılım oranı maalesef %30'u bulmuyor. Öncelikle bu oranın arttırılması gerekir. Daha fazla yerde ders açılmasına yönelik talepler geldikçe bu istekler Eğitim Müşavirliğimizce değerlendirilip gerekirse yeni öğretmenlerin atanması suretiyle bu derslerin verildiği yerlerin arttırılması mümkündür. Anasınıfından itibaren 9-10 yıl boyunca bu dersleri alan çocuklarımız Türkçeyi rahatlıkla konuşup yazar hale geleceklerdir. Ancak, yukarıda vurguladığım üzere, vatandaşlarımızın öncelikle çocuklarını derslere göndererek bu konuya sahip çıkmaları gerekiyor. Diğer taraftan haftada 2-3 ders saati ile kısa zamanda çok etkili sonuçlar almak da mümkün değildir. Velilerimizin de bu hususta daha duyarlı olması, çocuklarının ana dillerini daha iyi öğrenmeleri için gayret göstermesi, çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırması gerekir.
Post:İsviçre'de görev yapan Türk öğretmenlerinin verdiği Türkçe Kültür derslerine 10 öğrenciden ancak dört öğrenci katılıyor. Bu sayı din ve ahlak derslerine giden öğrencilerde ise ise 10 kişiden anca ikisi bu derslere katılıyor. Bu sayının arttırılması için STK lar ve ailelerle ilgili bir çalışma yapılamaz mı?
-Öncelikle burada bir yanlış anlamayı düzeltmemiz gerekiyor. Büyükelçiliğimiz nezdinde görev yapan öğretmenlerimizce verilen Din ve Ahlak dersi adlı bir ders bulunmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığımızca görevlendirilen öğretmenlerimizin verdiği ders Türkçe ve Türk Kültürü dersidir. Ancak bu ders içinde Türk Kültürü kapsamında her sınıf seviyesine uygun olarak bir ünite temel din ve ahlak bilgisi konularını içermekte, bu ünite her ayın son haftası bir saat olarak işlenmektedir. Velilerimiz çocuklarını bu derse gönderip göndermemekte serbesttirler. Diğer taraftan bizler her türlü görüş ve öneriye açığız. Vatandaşlarımızdan gelen her türlü öneri değerlendirilmekte ve uygun girişimlerde bulunulmaktadır. Bu bağlamda Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılan çocuklarımıza Avrupa Dil Portfolyosu kapsamında dil yeterlilik belgesi verilmesi (A1-C2'ye kadar), bu çocuklarımızın FATİH projesi kapsamına alınarak ders materyallerinin geliştirilmesi, içinde STK'ların da yer aldığı geniş kapsamlı bir çalıştay yapılarak ana dil derslerinin yeniden ele alınması, bu derslere sürekli katılan gençlerimize açık öğretim okumaları halinde belli bir kredi verilmesi, bu çocuklarımıza Türkiye'de üniversite okuyabilmeleri için ek imkanlar sunulması gibi hususlarda girişimlerimiz sürmektedir.
Post: İsviçre basınında dönem dönem Türkiye'nin iç ve dış meselelerini, bazen bir suçlunun İsviçre'den Türkiye'ye iadesi gibi konularda hükümet konağı önünde veya İsviçre'nin işlek caddelerinde T.C hükümetinin protesto edildiği haberlerini okuyoruz. En son ülkemizin Kobani politikası protesto edildi. Türkiye'nin iç ve bölgesel meselelerinin buraya taşınması ve sokaklarda protesto edilmesini ve bu tür haberleri İsviçre basınında okuyunca siz nasıl yorumluyorsunuz?
-Türkiye büyük ve önemli bir ülkedir. Ülkemizce izlenmekte olan politikalara ilişkin görüş ve düşüncelerin, içeride ve dışarıda, demokrasinin ve ifade özgürlüğünün çizdiği sınırlar içerisinde dile getirilmesi de doğaldır. Sözkonusu görüşler kimi zaman destekleyici ve onaylayıcı, kimi zaman eleştirel, kimi zaman da haksız ve adaletsiz olabiliyor. Bu noktada, her şeyden önce, ülkemizin bulunduğu coğrafyada, parlamenter demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükler çerçevesinde bu konuların tartışılabildiği şeffaf ve demokratik ortamın Türkiye dışında pek de mevcut olmadığının unutulmaması gerekir. Bölgede yaşanan gelişmeler bağlamında, Hükümetimiz tarafından atılan önemli adımlarla başlatılarak ilgili tarafların katkılarıyla sürdürülen çözüm sürecini göz ardı etmek de, en hafif tabiriyle, haksızlık olacaktır.
Öte yandan, belirli çevrelerin eksik, yanlış ve yanlı bilgilendirme ve yönlendirmeleri çerçevesinde son dönemde uluslararası kamuyounun gündemini meşgul etmekle birlikte meseleye sadece Kobani merkezinden de bakılmaması gerekiyor. Bu noktada, Kobani'nin DEAŞ'ın bölgedeki ilk hedefi olmadığını da hatırlatmakta fayda görüyorum. Eli kanlı bu örgüt Kobani'ye saldırana dek Suriye'de Azzaz'dan Irak'ta Kerkük'e kadar çok geniş bir bölgeyi işgal etmiş, Kobani halkından önce Çobanbey'deki Türkmenlere; Musul, Rakka ve Deir Ezzor'daki Araplara; Sinjar'daki Yezidilere, Halep'teki Hristiyanlara zulmetmişti. Ülkemizin, Kobani'deki olayların başlangıcından itibaren ilk üç günlük sürede yaklaşık 200 bin sivili kabul ettiği ve halen, Kobani'nin sivil halkının tamamına yakının ülkemizde misafir edildiği unutulmamalıdır.
Ülkemizin aktif dış politikası, demokrasi ve insan hakları konusunda bölgesindeki öncü konumu itibarıyla ilgi odağı olması kaçınılmazdır. Bununla birlikte, kimi zaman bu ve benzeri konularda bilgi eksikliği yaşadığı görülen İsviçre basın-yayın organlarıyla temaslarımızda bu hususları özellikle ve defaatle vurgulamaktayız.
Post: Son olarak 2015 yılı için vatandaşlarımıza mesajınız nedir?
-Öncelikle tüm vatandaşlarımıza, sizin aracılığınızla sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yıl diliyorum.
Türkiye ile İsviçre arasında tarihten gelen, köklü ve iyi ilişkilerin geliştirilmesinde ve çeşitlendirilmesinde sayıları 130 bini aşan İsviçre Türk Toplumu'nun ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bahsekonu vatandaşlarımızın genç bir nüfus yapısına sahip (0-25 yaş grubu: % 50) olmasını ve bunlardan % 40'ının çifte vatandaşlığı haiz bulunmasını ayrıca önemli görüyorum.
Giderek artan görünürlüğüyle İsviçre'deki Türkler, birçok alanda köprü ve temsil işlevini başarıyla yerine getirmektedir. Bu çerçevede kurulan sivil toplum örgütleri, dernekler ve vakıflar, İsviçre'de yaşayan vatandaşlarımızın haklarının ve çıkarlarının savunulmasında büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, vatandaşlarımızın İsviçre siyasi yönetimlerinde yer almaya başlamaları da İsviçre toplumundaki yerlerini pekiştirmekte ve demokratik hakların kullanılmasına katkı sağlamaktadır. İsviçre'deki Türk toplumunun beklentilerini yerel, kantonal ve federal düzeyde dile getirmesi, yasal ve demokratik haklarını etkin şekilde kullanması önemlidir. Bu çerçevede, özellikle 2015 yılında asılsız Ermeni iddialarıyla mücadele konusunda hepimize önemli görevler düşmektedir.
Bu noktada, Büyükelçiliğimiz, Başkonsolosluklarımız ve bağlı Müşavirlikler ile Ataşeliklerimizin hâlihazırda olduğu gibi, gelecekte de vatandaşlarımıza destek sağlamak, sorunlarıyla ilgilenmek ve haklarını savunmak üzere hizmetlerinde olacağını bir kez daha hatırlatmak istiyor, bu vesileyle tüm vatandaşlarımıza içten selam ve saygılarımı sunuyorum.
Bu haber toplam 4265 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.